Gerilla ile bütünleşmiş dengbej
Ne sırt çantası ne de O’na eşlik eden bir gerilla, onüç yıldır tek başına nereye, hangi kampa gideceğini, doğrultusunu bilen, yolunu seçen bir dengbej.
“Beni onlar var etti. Onlara ihanet edip kişisel çıkarlarım için sahne peşinde koşamazdım. Uzun yıllardır Medya Savunma Alanları’ndaki kampları dolaşıp sadece onlar için söylüyorum” diyen dengbej Beşir, tüm Kürt sanatçılarına çağrıda bulunarak, “Gerilla mücadelesi bizi var edip halkla buluşturdu. Gerillaya ve halka borçluyuz. Onlar bizim yiğitlerimiz, mücadele bizim varlık mücadelemizdir” dedi.
"Çok eskilerde Şırnak civarlarında dedem dengbejdi. O ölünce yaşlı ninem devralmış divanı sonra babam devam etmiş bu geleneğe. Babam da yaşamını yitirince abim devam etmiş ve uzun yıllar bölgenin dengbej divanlarında söylemeye devam etmiş. Abimden de geleneği ben devraldım" diyerek dengbejliğinin aile geleneği olduğunu anlatıyor. Dengbej Beşir'le Medya Savunma Alanları'nda faaliyetlerine devam eden TEV-ÇAND kampında karşılaşıyorum. On yaşında başladığı dengbejliği 66 yaşında hala sürdürüyor. En çok etkilendiği dengbej ise iki yıl önce yaşamını yitiren Abdullah Haydar olmuş. Kendi eserlerinin yanında daha çok dedesi ve babasının ürettiği eserleri söylemeyi seviyor. Her yıl baharla birlikte Medya Savunma Alanları'na çıkarak gerilla birlikleriyle buluşuyor ve kamp kamp dolaşarak onlara kilamlarını söylüyor. 1994 yılında Türk devlet güçlerinin zorla boşalttığı Şirnex köylerinden göç ederek Etruş ve buradan da Maxmur Kampı'na yerleşen ve hala burada yaşamına devam eden Dengbej Beşir, artık gerilla ile bütünleşmiş bir anlatıcı, dengbej ve kilamcı. Maxmur Kampı'na yerleşir yerleşmez ilkbaharla birlikte Medya Savunma Alanları'na gelerek gerillalara kilamlarını söylemiş. Uzun yıllardır devam eden bu misafirlik artık bir klasik buluşma halini almış. Gerilla onu halkın dengbeji olarak tabir ederken, o kendisini gerillanın dengbeji olarak tanımlıyor.
Dengbej dağ ve isyandır
Gerillada O'nu dinlemenin özel anları vardır. Günlük koşuşturmalar bittikten sonra herkes soluğu Beşir'in yanında alır. Kamp sakinleri tam tekmil toplandıktan sonra o söylemeye başlar. Sonra araya gerilla anıları girer, can kulağıyla anıları dinleyen Beşir, hemen orada anlatılanları kilamlaştırıp tekrar söylemeye başlar. Beşir dengbejliği şöyle tanımlıyor: "Kürtlerin esas sanatkarları dengbejleridir. Bu en doğal sanattır. Kürdün bir yanı dağdır, isyandır bir yanı sevdadır umuttur. Dengbej sırtını dağlara yaslamışsa ruhu eksiktir. İsyancı değilse halktan uzaktır. Bunların ikisi de yoksa umudu ve sevdası da yoktur."
Zaman zaman araya girip Beşir'e soruyorum. O cevapladıktan sonra söylemeye devam ediyor. Sabahın erken saatleriyle birlikte tekrar başka kamplara yol alacak. Yolda O'na rastlayanlara da söyleyerek belirlediği hedefine arkadaşlarına, gerilla kamplarına ulaşacak. En çok üzüldüğü şey ise, bir önceki yıl karşılaştığı bir gerillanın şehit düştüğünü öğrenmesi oluyor. Bunun çok acı olduğunu belirten Beşir, "Onlar için şiirler yazıyorum. Kilamlar söylüyorum ama onların içimde bıraktığı boşluk bir türlü dolmuyor. Bazen sadece bu acıyı yaşamamak için gelmek istemediğim anlar oluyor. Ama ne yapayım bu bizim gerçeğimiz, benim bir parçam. Çünkü onlar beni var ediyor, söyletiyor, yaşatıyor" diye ekliyor.
Çağdaşlık buysa ben gericiyim
Sabahın ilk ışıklarıyla yolumuz bir noktaya kadar aynı güzergaha düşüyor. Ne sırt çantası ne de ona eşlik eden bir gerilla var. 13 yıldır tek başına nereye, hangi kampa gideceğini biliyor. Doğrultusunu bilen, yolunu seçen bir dengbej. Yol boyunca Avrupa'yı Avrupa'daki Kürt sanatını ve sanatçılarını konuşuyoruz. Bazıları 'burası Avrupa. Biz geçimimizi sağlamalıyız. Bu nedenle para almak zorundayız' diyor. Bunu nasıl kabul edebilirim, diyor. Benim ama yaşamlarını sürdürmek için, burası Avrupa dememe kalmadan tekrar araya giriyor, 'kendi yaşamını bu kültürün ortaya çıkması için ölen, öldürülen, faali belli cinayetlere giden, bir sıcak yatak görmeyen gerilla, şehit düşenlere ne diyeceğiz. Onlar da yaşamını sürdürmek zorunda değil mi. Bunu pazarlığını yapmak bile utanç verici' diyerek öfkeleniyor ve devam ediyor, 'Her halkın sanatçısı, sanatkarı paralı çıkabilir ama, işkence çeken bir halkın, hala özgürlük mücadelesi veren bir örgütün, her gün hakarete uğrayan bir halkın, hala dili yasak olan bir kültürün sanatçısı para istememeli. Oğlu şehit düşen bir annenin gözlerine bakarak sahneye çıkan vicdanlı biri para istemez. Ben de bu mücadelenin bir neferiyim der ve halkıyla birlikte olur. Hele bir bakın Victor Jara, Pablo Neruda, Lorca, Brecht ve daha niceleri hangisi halkından para istemiş.' Beşir, bu duruma öfkelendikçe adımları hızlanıyor. O'na ulaşmakta zorluk çekiyorum. Beşir'in öfkesi devam ediyor. 'Kürt kültürünü, sanatını, edebiyatını çağdaşça yorumluyoruz, dünyanın müzik otoriteleri içinde yer almalıyız, çağdaş sanatçı ve sanatlar üretmeliyiz diyenlere de bir çift lafım var. Çağdaşlık buysa he.. ben bir dengbej olarak gericiyim. Senin bir ayrıcalığın, bir farkındalığın olmalı. Sen ancak böyle bir şeyler katabilirsin evrenselliğe. Popülizm, popüler kültür halk kültürünü bitiriyor. Biz sanatçılar olsa olsa Kürt kültürünü ortaya çıkarmak, özünde, köklerinde taviz vermeden geliştirebiliriz. Çünkü Kürt kültürü bir soykırım altındadır, asimile edilmiş ve hala yok sayılıyor. Egemen kültür pusuda. Bir üstün gelsin bizim Kürtçe söyleyen arkadaşlar boş salonlara bile çıkamaz.'
Benim meskenim dağlardır
Beşir tek başına devam edecek yoluna. Nereye gideceğini, nasıl gideceğini, kimlerle buluşacağını iyi biliyor. Vedalaşmadan önce son sözlerini söylüyor; 'Vicdanı olanları kucaklıyorum, saygılarımı gönderiyorum. Onlar bu halkın gerçek sanatkarlarıdır. Emekleri, özverileri bu mücadeleye değer katıyor ve bizim savaşçılar onlara saygılı. Benim meskenim dağlardır. Varsın eskilerde kalan biri olayım. Varsın bu halkın özgürlüğü için canını ortaya koyan gerillanın propagandasını yapayım.'
ALİ ONGAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder